Ana içeriğe atla

Championship 12/13 Sezonu Önizlenim / Bolton - Brighton



-Bolton- 

Premier Lig’den Championship’in yolunu tutan Bolton takımı için geçtiğimiz sezon kötü bir sezon olmuştu. Ortaya koydukları futbol bir tarafa “ruhunu” kaybetmiş bir takım hüviyetine bürünen Bolton için Premier Lig’de tutunabilmek hayalden öteye geçemedi. Neticesinde bana göre kendileri için daha zorlu bir lige geldiler. Takımdan ayrılan önemli isimler sonrasında iyi transferler yapamazlarsa işleri zor görünüyor.

Yeni sezon öncesine bakacak olursak; yapılan transferler için söylenebilecek çok fazla şey yok. Giden isimlerden bahsedelim. Jaaskelainen, Obadeyi, Robbie Blake, Mark Connolly, Bennett ile yollar ayrıldı. Büyük bir kan kaybı yaşayan Bolton, giden oyuncuların yerini doldurmakta zorluk çekti. Leicester’dan transfer edilen Matthwe Mills ve Leeds’den alınan Andrew Lonergan dışında önemli transfer yapmadılar. Bu iki futbolcunun yanına katılan isimler, U18 takımından Josh Vela, Jay Lynch, Adam Blakeman, Burnley’den katılan Joe McKee ve son olarak West Bromwich forması giyen Keith Andrews… Bu futbolcular gidenlerin yerini oynanılan hazırlık maçlarındaki ortaya koydukları futbolla doldurabilir izlenimi bırakmadılar.

12/13 sezonu Bolton takımı için sorunlu geçebilir. Taraftarın mutsuzluğu ve kadro oluşumu buna büyük bir etken oluşturmakta. Fakat, ellerinden geldiğince yeniden bir üst lige yükselmek için mücadele edeceklerdir. Bunda başarılı olabilmeleri için çok daha fazla çalışmaları gerekiyor. Premier Lig’den daha mücadeleci ve kıran kırana geçen Championship için şu an oluşturdukları kadro bana göre yeterli değil. Play-off potasını zorlayacak kapasiteye ulaşabilirler mi? Zaman gösterecek.

-Brighton- 

Geçtiğimiz sezon ligi 10. Sırada tamamlayan Brighton iç sahada iyi işler yapabilmesine karşın deplasman maçlarında kötü performans göstererek play-off şansını yakalayamamıştı. Ligin iyi iç saha takımlarından olan Brighton takımı geçtiğimiz sezon 52 gol atıp kalesinde 52 gol görünce 0 avaraj ile ligi bitirdi. Brighton dışında da bu istatistiği yakalayan başka bir takım olmadı. Genel anlamda oynadıkları futbolu beğendiğim takımlardan olan Brighton için yeni sezonda hedef en kötü play-off potasının içinde ligi bitirmek olacaktır.

Yeni sezon öncesine bakacak olursak; transfer ettiği 3 futbolcuya da para ödemediler. Aldıkları oyunculara bakacak olursak; bu sezon biraz daha üst sıraları hedeflediklerini düşünebiliriz. M.United’dan Tomasz Kuszczak’ı, Valencia’dan Bruno’yu ve Man.City’den Wayne Bridge kadroya dahil edildi. Bridge kiralık olsa da takım için büyük bir güç olabilecek bir isim. En azından Premier Lig tecrübesi olan bir ismin takımda bulunması diğer oyuncular için artı motivasyon sağlayacaktır. Ayrıca, geçtiğimiz Luton’a kiralık gönderilen Yaser Kasim ve Oxford’da kiralık oynayan Jake Forster-Caskey takıma geri döndüler.

Yapılan transferler takıma olumlu bir şekilde yansıma yaparsa, Brighton takımı yeni sezon için play-off potası için en büyük adaylardan biri olabilir. Bunun aksi bir durumun olabileceğini tahmin etmiyorum. Geçen sezon iyi mücadele eden ve kazanmak için pes etmeyen Brighton takımı bu sezon bir vites daha yükselterek daha iyi bir konuma gelmek isteyecektir. Son 2 sezonda ortaya koydukları futbolla bunu sonuna kadar hak ediyorlar.

*transferler güncellenecektir...

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Fenerbahçe Yeni Sezon Formaları / 2012-2013

2012/2013 Fenerbahçe Formaları  2012/2013 Efsane Çubuklu Forma   2012/2013 Arma Forma 2012/2013 Gölge Kanarya Forma

Arsenal İç Saha Forması / 2012-2013

 

Futbol Ve Siyaset İlişkisi

Siyaset ve spor ilişkisini farklı açılardan incelemek mümkün. Bunları kategoriler halinde incelemek bir hayli uzun yazılar ve vakit harcamamıza neden olabilir. Biz, siyaset - futbol ilişkisini 3 gerçek örnekle açıklayalım; Aslında herkesin çok yakından bildiği bir konu. Siyaset ve spor denildiği zaman akla İtalya'nın gelmesi çok doğal bir durum gibi gözükmekte. Her siyaset liderinin futbolla yakından ilgilenip bu anlamda büyük bir kitleye hitap etme çabası uzun senelerdir görülmüş, en kolay politika araçlarından biri olmuştur. Bunun en güzel örneğini; 1986'da AC Milan başkanlığına gelen medya patronu Silvio Berlusconi'yi gösterebiliriz. 1979'dan Berlusconi döneminin bir kısmını içeren sürekli rüşvet skandallarıyla çalkalanan AC Milan'ın bir Avrupa devi haline gelmesi ve bunun sonucunda Berlusconi'nin İtalya Başbakanlığı'na uzanan süreç en güzel örneklerden biridir. Berlusconi, AC Milan'ı ne kadar yükseğe taşıdıysa kendisi de siyasette o kadar mesaf